
Her Avrupa Futbol Şampiyonası öncesinde çeşitli ülkeler bu çok prestijli turnuvaya ev sahipliği yapmak için yarışıyorlar.
Zira turnuvaya ev sahipliği yapma hakkını eline alan ülke çok büyük avantajları da yaşıyor. Bunların başında elbette reklam ve tanıtım çalışmaları geliyor.
Turnuvanın yapılacağı ülkeye dair eleme aşamalarından itibaren başlayan haberlerle birlikte, ev sahibi ülke aylar boyunca bütün Avrupa’da spor ile gündem olmayı başarıyor.
Avrupa Futbol Şampiyonası düzenleyecek olan ülkede yapılan yatırımlar arttırılıyor, tesisler yenileniyor ve o ülkenin futbol altyapısı bir anlamda topyekun değiştiriliyor.
Tüm bunların ötesinde Avrupa Futbol Şampiyonası boyunca ev sahibini ziyaret eden yüzbinlerce futbolsever de turizm gelirlerine ciddi katkılar sağlıyorlar.
Turnuva boyunca milli takımlarının maçlarını oynayacağı şehirlerde hem bu heyecanlı karşılaşmaları izleyen hem de şehrin kültürünü yakından tanıma fırsatı bulan yabancılar, Avrupa Futbol Şampiyonası fikrinin belki de en temel çıkış fikrini hayata geçiriyorlar.
Avrupa Futbol Şampiyonası Fransa’da Başladı

Avrupa Futbol Şampiyonası’nı fikrinin mucidi olan Fransız futbol insanı Henri Delaunay’ın ülkesi, turnuvanın ilk ev sahibi olma ayrıcalığını da yaşadı.
İlk turnuva olma özelliğini taşıyan 1960 Avrupa Uluslar Kupası finallerinde yer alan 4 takım (o zamanlar 17 takımdan 4’ü finallere gelebiliyordu) maçlarını Paris’te oynamışlardı.
Bir sonraki turnuvanın ev sahibi ise İspanya olmuştu. O dönem finale kalan tarihin ilk ve son şampiyonu Sovyetler Birliği, İspanya, Macaristan ve Danimarka kupayı almak için İspanyol taraftarların önünde oynamışlardı.
4’lü format 1976 Avrupa Futbol Şampiyonası’na kadar devam etmişti. Bu süreçte Fransa ve İspanya’nın ardından 1968’de İtalya, 1972’de Belçika ve 1976’da Yugoslavya bu büyük heyecanın ev sahipliğini yaşamışlardı.
1980’de değişen formatla birlikte 8 takım finallere gelirken bu formatın ilk ev sahibi İtalya olmuş ve aynı zamanda şampiyonayı ikinci kez düzenleyen ilk ülke olarak kayıtlara geçmişti.
1984’te Fransa, İtalya’nın başardığı bu ilke ortak olup tarihinde ikinci kez bu prestijli şampiyonaya ev sahipliği yapmıştı.
1988’de Almanya ve 1992’de İsveç, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın 8’li formatının son ev sahipleriydi.
Takım Sayısı Arttı

Euro 1996’dan itibaren Avrupa Futbol Şampiyonası daha geniş katılımlı olma hedefine doğru büyük adım atarak katılımcı sayısını 16’ya çıkardı.
Bu yeni formatın ilk denemesi İngiltere’de yapıldı. 2000’de ise yeni milenyuma yepyeni bir uygulama ile girildi. Hollanda ve Belçika, tarihte bu büyük turnuvayı ortaklaşa düzenleyen ilk ülkeler oldular ve ardıllarına bir yol gösterdiler.
2004’te Portekiz bu turnuvayı tek başına üstlendi (ki finalde kaybettikleri düşünüldüğünde bu onlar için çok büyük bir yıkım oldu).
Euro 2008’de ise Türkiye Milli Futbol Takımı’nın damga vuracağı turnuva Avusturya – İsviçre ortaklığında yapılmıştı. Birlikte turnuva düzenleme modasına Türkiye ve Yunanistan’da aday olmuş fakat onların birlikteliği kabul görmemişti.
Euro 2012’de Polonya ve Ukrayna’nın düzenlediği turnuva sonrasında tam 12 yıl aranın ardından Euro 2016 tek başına Fransa’ya verilmişti.
2020’de ise Türkiye’nin en güçlü aday olduğu elemelerde çok “ilginç” bir kararla, turnuva tam 12 ayrı ülkeye dağıtılmıştı. Bu uygulama kimsenin içine sinmese de hayata geçirildi ve şampiyonanın şehirlerle bütünleşen ruhu darbe gördü.